10 Temmuz 2009 Cuma

2009/10 sezonu Beşiktaş Transfer Değerlendirmesi

Yıllardan sonra gelen şampiyonluk ve Şampiyonlar Ligi'ne direk katılınıyor olması, bu senenin transfer dönemini Beşiktaş adına daha da kritik bir hale getirdi. İlk olarak sırasıyla gelen oyunculara bakarsak;

Micheal Fink: Beşiktaş'ın en önemli transferi. En önemli derken, bonservissiz, süper adam manasında değil, eğer kötü çıkarsa Beşiktaş'ın gelecek sene tepetaklak gitmesine sebebiyet verecek oyuncudur. Ernst'in partneri olarak Ernst'in tavsiyesiyle alındı, ancak bu ülke Maldonado'yu öneren Alex'i de gördü. Fink hakkında çoğu Türk izleyicisi gibi hiçbir fikrim yok, yıllar önce İlker Yasin "hem penaltı hem gol" diye destan yazarken, çizgide golü engelleyemeyen ancak penaltı da yapan oyuncu Micheal Fink'ti. Ernst'in yanında Fink'in oynayamaması durumunda, mevcut kadroda oynayabilecek 2 oyuncu var. Sivok - İnceman ikilisi geçen sene görüldüğü gibi yeterli olamıyorlar. Almanya'da orta halli takımlarda oynamış ve çok başarılı olmayan kariyeriyle göze batmayan Fink'in performansını zaman gösterecek, tek umudum Mustafa Denizli'nin Ertuğrul Sağlam'dan sonra abuk subuk oyuncu alma hobisini sona erdirmiş olması..

Erhan Güven: Ankaraspor'dan Aydın Karabulut karşılığı alınan sağ bek. Yıllardır Türkiye ligini takip ederim, bir sürü maç izlerim, ne adını duydum ne de kendisini gördüm. Heralde kadro derinliği açısından uygun görüldü alındı. Sanmıyorum ki ilk 11'de çok fazla görev alsın.

İsmail Köybaşı: İbrahim Üzülmez Beşiktaş'ın sol bekinde oynamaya başladığı zaman, eski açık dutluktu. Dut ağaçları vardı orada, gider dut yerdik. İşte o kadar oldu Delinho geleli. Çok özverili, çok çalışkan, çok istekli, ama yeter artık bıktık. Rakibini çekip kendini yere atan, ara sıra dalıp giden, %3 ile isabetli orta yapan Delinho yerini birine devretmeliydi artık. İsmail ise bu sene Antep'in büyük takımlarla maçlarında izlediğim, hayran olduğum bir genç yetenek. İlk günden beri alınmasını istediğim İsmail'in uzun yıllar Beşiktaş sol bekine ambargo koyacağını umuyorum. Ancak 5.5 milyon euro + Serdar Kurtuluş bedeli ile Gaziantepspor'un yüzünü Ayhan Akman transferi sonrası bir kez daha güldürdük.

Rıdvan Şimşek: Geçen sene Karşıyaka ile Bank Asya 1. Ligi'nin en iyi genç oyuncusu seçilmiş. 500.000 euro gibi bir bedele alındı. İyi çıkar, kendini de geliştirebilirse, ileride 5.5 milyon euro + Serdar Kurtuluş vermemiş oluruz en azından. Ligin çeşitli dönemlerinde forma giyeceğini umuyorum.

Nihat Kahveci: Onursal Başkan Süleyman Seba'nın "Onun yuvaya dönmesi, benim 83 yıllık hayatımın en mutlu günü oldu." söylemi bir Beşiktaşlı için herşeyi açıklıyor. Nihat altyapıdan yetişmiş A takımda görev almış ve bonservis bedeliyle Avrupa'ya yollanmış bir oyuncu. Türkiye'nin en büyük golcüsü olarak gösterilen Hakan Şükür, Avrupa'da her gittiği klüpten kovulurken, Nihat gol krallıkları kovaladı Avrupa'da. Geçen seneyi sakat geçirmiş olabilir ancak sakat geçirmeseydi zaten Beşiktaş'a dönemezdi. Geçen sene takımda yaşanan en büyük sıkıntı lider eksikliğiydi, Nihat'ın kişiliği, tecrübesi ile bu sene bunun aşılacağını düşünüyorum. Ayrıca Sergen Yalçın'dan sonra nihayet formanın sırtına ismi yazılacak birinin geldiğine inanıyorum.

Matteo Ferrari: Çok fazla tanımıyorum ancak geçen sene büyük sükse yapan Şampiyonlar Ligi'ni son anda avarajla kaçırmış, Genoa'da 33 maç ilk 11 oynamış, İtalya milli takımında 11 kere çıkmış bir tahta Beşiktaş'ta rahatlıkla oynar, o yüzden Ferrari'de oynar heralde. Hem kendisi Aida Yespica ile tanışmamıza aracı olduğundan dolayı, sempatimi de kazandı daha oynamadan.



Tabi madalyonun bir de öteki yüzü var. Takımdan ayrılanlara ve gönderilenlere de ayrıca bakmak lazım.


Aydın Karabulut: Daha 18 yaşındaydı, garsoniyeri basıldı. Çok yetenekliydi, oynamaya da başladı, çok şey bekliyorduk ama işte gece hayatı, Teknik Direktör'e çekilen gereksiz restler sonunu getirdi. Ankaraspor'a takasta kullanıldı.

Gökhan Zan: Kiradan döndüğü ilk sene çok iyiydi, Arsenal istiyordu. Yıllar geçtikçe futbolu geriledi, kendisi camsı bir yapı aldı. Rakip takımın dizine attığı tekme sonrası kapattığı Avrupa Şampiyonasında şaha kalktık, çok az maç oynadığı bir sezon 2 kupa aldık. Oynadığı her maç hata yapmasa bile biz yapıcak diye hop oturup hop kalktık. Sözleşmeyi yenilemeyi mi unuttu klüp yoksa yenilemek mi istemedi bilemiyorum ama beceriksizlik yaptılarsa eğer hep böyle yapsınlar. Galatasaray'a hayırlı olsun.

Serdar Kurtuluş: Geldiğinde sağ bek diye geldi. Tigana orta sahada oynattı. Her geçen gün iyiye gidiyordu, milli takıma seçildi. Eksiklerini kapıyordu ve heyecanla gelişmini izliyorduk. Ardından Ertuğrul geldi, Serdar'ı sağ beke koydu. Serdar her geçen gün hantallaştı, daha da fena oynamaya başladı. Mustafa Denizli, Kayseri maçında yedirdiği gol sonrası, bir daha forma vermedi. İsmail'e meze olarak Antep'e gitti.

Edouard Cissé: Geldiğinden beri pek bir top oynamadı. Sadece gideceği yerine Fink geliceği belli olduktan sonra kıllığına orta alanda çok iyi işler yaptı. Harici kibar bir Fransız edasında etliye sütlüye karışmadan gezmesiyle akıllarda kaldı. Marsilya'ya gitmiş, Fink elde patlamazsa kimse özlemez.

Tomas Zapatocny: Hazırlık maçlarının ve ilk haftaların yıldızıydı. Metalist Kharkiv maçında yedirdiği 2 golle açılışı yaptı. Ara sıra dalıp gitmeleriyle yedirdikleri oldu. Ancak Veysel Cihan sağından atıp solundan geçinceye kadar bu sene takımda tutulacağı düşünülüyordu. Veysel yaktı Zapo'yu.

Gordon Schindelfeld: 10 yıllık sözleşme yaptığımızdan gene kiralamışız. Futbolu bıraktıktan sonra tecrübesiyle Rent-A-Car işletmecisi olarak göz dolduracaktır.


Benim futbol anlayışıma göre gelen-gidenlere bakılınca takımın güçlendiği gözüküyor. Alınacağı söylenen bir gurbetçi oyuncu ( Veli Kavlak - Ümit Korkmaz isimleri geçiyor) ve sözleşmesi dondurulacağı söylenen çakma kaptan Delgado'nun yerine alınacak bir adam (300 trilyon euro'ya Tabata'yı almayız inşallah) ile Beşiktaş'ın bu sene oldukça iddalı olacağını düşünüyorum.


0 yorum:

Yorum Gönder