27 Temmuz 2009 Pazartesi

Goal! Serisi

2005'te Goal! isimli ve futbolu konu alan bir filmin piyasaya çıktığını öğrenmemle izlemem bir oldu. Adı Goal'dü futbolla ilgiliydi, bu iki özellik filmi izlemem için yeterde artardı bile. İşte bir meksikalı çocuğun (Santiago Munez)büyümesini, sokakta keşfedilip İngiltere'de ayakta kalma savaşını vs. izletmişti kendini, süper değildi ama gidiyordu yani. Alan Shearer'ı görmek, Munez'in Newcastle adına oynaması da ayrıca artı özelliklerdi. Gavin Harris diye bir karakter vardı, onu da sevmiştik. Tek bir sorun vardı, Santiago Munez büyük bir yetenekti ama topa vurmayı bilmiyordu. Yani hayatında ilk defa film setinde topa vurduğu kesindi Munez'in. Top hep 90'a gidiyordu, ama o vuruşla gitmeyeceğini futbolu az-çok takip edenler rahatlıkla görebiliyorlardı. Neyse gene de 3 filmlik bir seri, 2. filme kadar öğrenir diye düşünüp olumlu sayılabilir düşüncelerle tamamlıyorduk ilk filmi.

2. film ise çöküşün başlangıcıydı. Munez topa vurmayı daha da unutmuş, ama 7 yaşındaki çocuktan bile daha kötü vurduğu toplar onu Real Madrid'e getirmişti. Film tam bir hüsrandı, şimdi Munez gol atar günü kurtarır dediğinde Munez atıyor, filmdeki tek sevilen karakter Gavin Harris'te atar şimdi derken o da atıyordu. Futbol filminde en olmaması gereken romantizm her yerdeydi. Munez'in ilişkisi falan, gerçekten ilerlemiyordu film. Büyük bir fiyaskoydu. Boş bir duvara bakarak daha hızlı geçebilecek bir 1.5 saat heba olmuştu.

Geliyoruz son filme. 2006 Dünya Kupasında geçen ve 2007 gibi yayınlanması düşünülen Goal III, yapımcıların "naptık biz? Yayınlanmaz bu!" demeleri sonucu uzun süre rafta kalıyor ve 2009 Haziran'ında sadece dvd'de satılmak üzere piyasaya sürülüyordu. İlk 2 filmi izlediğimden dolayı, yine boş bir vaktimde izlemeye koyuluyordum. Filmde tek sevilen adam Gavin Harris tabiki yoktu ki en ufak oyunculuk gururu olan bir insanın bu filmde oynaması pek mümkün gözükmüyordu. Santiago Munez ve İngiltere Milli Takım'ında oynayan 2 forvet (2'side yedek) Liam Adams - Charlie Braithwaite'nin hikayesini izliyorduk bu sefer. Filmin henüz başında 3'lü trafik kazası geçiriyorlar ve filmin tek olumlu olayı burada gerçekleşiyordu. Munez sakatlığı sebebiyle kadrodan çıkarılıyordu. Ama tabi ki kendisi filmden çıkmayıp, alçılı kolu ve rezalet sünnet çocuğu saçlarıyla, her yakaladığını germeye bizi baymaya devam ediyordu. Ayrıca alakasız sahnelerde, en ufak bir komiklik olmayan anlarda salak salak gülerek bizlere İke Shorumnu'yu hatırlatıyordu.

Charlie'ye gelelim, kazada beyin sarsıntısı geçiriyor, bir maçta kafasına darbe alıp sersemliyip oyundan çıkıyor, dünyayı görmüyor kendini hatırlamıyor, ama bir tane sağlık görevlisi yok adam klübede oturuyor. Sonra maç sonrası baygın buluyorlar, ölüyor adam. Öff zaten berbat seri belli ki kötü bitecek diye düşünüyoruz.

Gelelim son karakter Liam'a bu arkadaş alkolik, kendinden habersiz bir çocuğu olduğunu öğreniyor fasa fiso, yine alakasız bir sürü detay. Kimse bu filmi izleyeceklerin daha çok futbol daha az diğer olayları görmek istediğini farketmiyor. Neyse işte en yakın arkadaşı Charlie öldükten sonra 2-3 gözyaşı döküyor. İçkiyi bırakıyor ve Portekiz - İngiltere maçında yine yedek klübesinde. Rooney atılıyor 62. dakkada fuck off diye diye gidiyor kendisi. 0-0 gidiyor maç ve 118. dakikada Liam giriyor oyuna. Maç penaltılara gidiyor ve Liam'ın kaçırdığı penaltıyla eleniyor İngiltere. Evet evet yanlış okumadınız filmdeki 3 ana karakterden biri sakatlanıyor, biri ölüyor, biri takımını yakıyor. Herhalde biz battık sizde batın diye düşünülmüş film çekilirken.

Hayatımda izlediğim en kötü Trilogy bu şekilde sona ererken, suratlarda kendini belli eden bir mutsuzluk bırakıyor ve bir daha geri dönmeyecek olan 1.5 saati kaybettiriyordu. Ayrıca yazıma Spoiler ibaresi koymama sebebim, okuduklarınızın filmden alacağınız zevki azaltmayacağı ki filmden alınabilecek herhangi bir zevk yok, olurda okuyan biri, bu ne rezillik der izlemekten vazgeçer, benim için en büyük mutluluk bu olur.

0 yorum:

Yorum Gönder