5 Mayıs 2009 Salı

Tembel Hayvann Karabük'te

Tekrar Merhaba,

Tembel Hayvann ekibi olarak çıktığımız Karabük Gezisinden alnımızın akıyla döndük. Ekip, Gürcullah’ın da intihal yaparak belirttiği gibi Karabük’ün köklü ailelerinden Güneş ailesinin evine konuk oldu.

Gece 12’de (Bazılarımızın için 11’de) başlayan serüven, sabah 6’da Karabük’e varılmasıyla bir başka boyuta geçti. Ancak Karabük yolculuğunda atlanmayacak detaylar vardı. Bunlar sırasıyla,

• Orta kapının hemen arkasında oturmamızdan mütevellit, buzdolabıyla beraber bir yolculuk yaptık. Gürcullah ile bendeniz Öğünç ayaklarımızı uzatamadan, dizlerimizdeki pıhtılarla heyecan dolu bir 5 saat geçirdik. Ercan ise rahatlıkla uyuyordu.
• Metro Turizm’in kurallara harfiyen uymayan otobüsü sayesinde adrenalin damarlarımızdan hiç eksik olmadı.
• Ara verdiğimizde, otobüsten kendimizi atmakta bile zorlandık. Zira dizlerimizden çıkan kıtırdama sesleri, insanı uykusundan uyandırabilirdi. Ancak akabinde görülen Burger King tabelası, Tembel Hayvann ruhuna ters olarak bizi yaklaşık olarak 600 metre yürüttü. Üzücü olan ise Burger King’in kapalı olması ve yolun ortasındaki tarif edilemez kokuydu.
• Nihayet sağ salim Karabük’e indikten sonra otogarda “Salaksınız, Gerizekalısınız, Gençliğimi size verdim! “ diye bağıran bir ablanın şirket görevlisine amiyane tabirle girişmesi ve görevlinin 20 dakikalık hakaret ve üstüne tekme yemesinden sonra çıldırması ise ekstra oldu.
,
Bayağı uzun bir giriş yazısından sonra, bizi bekleyen Güneş ailesinin Babaannesi Emine Sultan ve yardımcısı Meryem Hanım’ın hazırladığı sofrada bu heyecanlı yolculuğun izlerini sildik.

Doyurucu bir kahvaltıdan sonra Karabük’ün değişilmez mobilya markası olan Güneşler Mobilya’ya konuk olduk. Burada, Ömer ve Süleyman Güneş’le Safranbolu ve çevre köyleri kısaca dinledikten sonra birer Bağlar Gazozuyla ( Yalan yok ben 3 tane içtim) bu sohbeti renklendirdik.

Artık Safranbolu için hazırdık. Bu ziyaretin görünen sebebi olan Safranbolu Evlerini incelemeye başladık, bilimum fotoğrafla yapılan bu incelemelerden sonra, kafe ve pansiyon olan bir Safranbolu Evi olan Safir’de birer keyif kahvesi içtik. Ercan’ın bize ballandıra ballandıra anlattığı Çevrikköprü öncesi son bir durağımız daha vardı. Hıdırlık Tepesi. Burada harika manzara fotoğrafları çekebilirdik ancak makinelerimizin gücü yetmedi, cinnet geçiren Ögünç “ Ercan beni teknosa’ya götür, abimin kredi kartı bende fotoğraf makinesi alıcam” diye bağırmaya başladı. Yaklaşık 10 dakika sonra içirilen Bağlar Gazozuyla sakinleştirilebilen Öğünç’ün halini gören Gürcullah ve Ercan kararı verdiler. İstikamet Çevrikköprüydü.

Çevrikköprü, Şile yolundaki piknik alanlarına benzer bir alan. Ama sadece alan olarak benzerler. Burada yenilen “ şey” et ise, ben hiç et yemedim. Bir yemek için kelimelerin kifayetsiz kalacağı hiç aklıma gelmezdi ancak burada yediklerimi anlatabileceğimi sanmıyorum, şu an o bilgeliğe sahip değilim.

Bundan dolayı Çevrikköprü’de yaşananları sadece rakamsal olarak açıklayacağım sadece;

• 2 kilo et ya da “ Şey”
• 7 tane sıcak ve orta boy pide
• 1 salata
• 1 sürahi ayran
• Sayısız çay

Bu kadar yemekten sonra ihtiyaç duyulan sodayı ise bize Mümtazlar Konağı sağladı. Ertan’ın saha dışı nedenlerden dolayı moralsiz çıktığı tavla maçında da Gürcullah’a domine olması, ikili arasında yaşanan bir ilkti. Gecenin bittiğine karar verip eve döndük. Ancak gece bitmemişti. Öğünç’ün horlamaları, Karabük’ü sallarken, Gürcullah gözyaşlarıyla Öğünç’e yastık atıyor, Öğünç gelen yastığı alıp onun üzerine yatıyordu. (tamamen yalan)

Ertesi sabah, güne dinç başlayamayan Tembelhayvann ekibi soluğu Pala Cavit veya Cahit’in yerinde alıyordu. İnanılmaz bir kahvaltı, yüzen ördekler, blbul sesli kurbağalar eşliğinde edilen kahvaltı sonrası ekibimizin vucüdundaki yağ artışı 2 günde 2 kilo civarındaydı. Bizi misafir eden Pala Cahit (Cavit) ve İzzet Bey’e teşekkürlerimizi sunarız buradan.

Bu doyurucu kahvaltı sonrası ekibe Ercan’ın kuzeni Dilara katıldı. Onun rehberliğinde gezilen bölgeler ise göz kamaştırıcıydı. Özellikle Yukarı ve Aşağı Dana köyleri inanılmaz manzaralar içeriyordu. Bu güzel manzaralar sonrası gezilen Safranbolu Çarşısında yağmura yakalanan ekibimiz, bölgenin en eski yapılarından 400 yıllık Cinci Han’a sığınıyordu. Cinci Han’da içilen kahveler şeklen harika olsa da soğukluklarıyla kalp kırıyorlardı.

Yağmur biraz azalınca acıkan ( evet gerçekten acıkan) ekibimiz soluğu Kilcioğlu Pide Salonunda aldı.1.5 porsiyon pideleri yutmakta zorlanmayan ekip, akşam yemeğini beklemeye başladı. Bu arada, akşam Öğünç’ün horlama sorununa karşın Otrivine alındı. Gürcullah’ın “ Bu gecede horlarsan sana yastık atmam, seni boğarım. “ demesi Öğünç’ü ilaç kullanmak durumunda bıraktı.

Öğünç’ün tek problemi bu değildi ancak ilerleyen saatlerde o problemi de halloldu. Cinci Han’ın tarihi atmosferinde akşam yemeğine davetli olan ekibimiz tercihlerini yöresel yemeklerden olan Tirit’ten yana kullandı. Yemeğin bir Cinci Han klasiği olarak soğuk gelmesi ve beklentileri karşılayamaması üzse de “ Bunlar var. “ denilerek Havuzlu Asmazlar konağına geçildi. Son akşamı da kahve içerek geçiren ekipte artık yorgunluk başlamıştı. Sadece yemek yiyerek yorulan bir insan güruhu olmuşlardı.

Uyuma vakti geldiğinde herkesin kafasında aynı soru vardı. Otrivine işe yarayacakmıydı? İşte sorunun cevabının vakti gelmişti. Gece hemen uyuyamayan Öğünç, hayatında aldığı en iyi nefesi alıyordu, Gürcullah mışıl mışıl uyurken, Ercan ise telefondaydı.
İlaç işe yaramış ve herkes mutluydu, herkes uykusunu alıcaktı.

Ve sabah herkes uykusunu almış, dinç bir şekilde uyanmıştı. Yine mükemmel hazırlanmış bir sofrayla karşılaşan Tembel Hayvann, gösterilen inanılmaz misafirperverlik karşısında mutlu oldu. Kahvaltıdan sonra, Karabük’e ve Safranbolu’ya veda eden ekibimiz, aynı hatayı 2.kez yapmayarak bu sefer Metro Turizm yerine Safran’la İstanbul’a dönüş yoluna geçti.Dönüş yolunda mola sırasında, İsmail’in yerine konuk olan ekip, yine et yedi. Yolculuğun başında Öğünç’ün “Bir sure et yemeyeceğim.” Iddiasına Gürcullah ve Ercan “ Yersin sen, yersin.” demeleri ikilinin vizyonunu göstermekteydi. Dakikalarla yarışarak köfteleri yiyen ekip, gereksiz heyecan halinde otobüse hızlı adımlarla yürüdü. Ancak otobüsün kalkışına daha 6 dakika vardı. İhtiyaçlarını da giderdikten sonra yola tekrar koyulan ekip, İstanbul’a vardı.

Rahat bir yolculuk sonrası evlerine,ailelerine ulaşan ekibimiz bir sonraki macera için hazırlıklara başladı.

Bu tatili bize planlayan, bizi ağırlayan Aziz Ertan Güneş’e, üç gün boyunca bize her türlü misafirperverliği gösteren başta super babaanne Emine Güneş’e, Süleyman Güneş’e, Ömer Güneş’e, rehberliğiyle Dilara Güneş’e ve akabinde tüm Karabük halkına saygılarımızı ve teşekkürlerimizi sunarız.

Tembel Hayvann ekibi adına

Özgür

0 yorum:

Yorum Gönder